Pandemi sürecinde iş kazası ve meslek hastalığı

Ülkemizde ilk olarak 11 Mart 2020 tarihinde görülen ve aynı tarihe Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen Covid-19 (Koronavirüs) salgınına karşı tüm ülkeler, çeşitli tedbir ve kısıtlamalar ile toplum sağlığını korumayı amaçlamaktadır.

Pandemi sürecinde iş kazası ve meslek hastalığı
Evde veya uzaktan çalışma uygulaması, bu uygulamaya geçmeye müsait işverenler için her ne kadar en güvenli yollar arasında değerlendirilmekte ise de, bu uygulamaya geçen işverenleri 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca birtakım yükümlülükler beklemektedir.

Ülkemizde ilk olarak 11 Mart 2020 tarihinde görülen ve aynı tarihe Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen Covid-19 (Koronavirüs) salgınına karşı tüm ülkeler, çeşitli tedbir ve kısıtlamalar ile toplum sağlığını korumayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda birtakım işyerleri bir süreliğine faaliyetlerini durdurmuş, birtakım işyerlerinde evde çalışma veya uzaktan çalışma uygulamasına geçilmiştir. Evde veya uzaktan çalışma uygulaması, bu uygulamaya geçmeye müsait işverenler için her ne kadar en güvenli yollar arasında değerlendirilmekte ise de, bu uygulamaya geçen işverenleri 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca birtakım yükümlülükler beklemektedir.

Nitekim evde veya uzaktan çalışma durumunda yaşanan kazalar iş kazası olarak değerlendirilebilmekte veya bu uygulamalara geçişlerin esaslı değişiklik olarak nitelendirilmesi ihtimaline karşı işçinin rızasının alınmasının gerekliliği, malzeme ve iş araçlarının eve veya çalışılan başka bir yere götürülmesi durumunda makine ve iş araçlarının temiz ve düzenli bakılmaması veya bozuk iş araçları nedeni ile meydana gelen yaralanmalar gibi hususlar gündeme gelebilecektir. Bu yazımızda evde veya uzaktan çalışma hallerinde yaşanan kazaların iş kazası olarak değerlendirilmesinin ölçütlerini inceleyeceğiz.

  1. Hukuki çerçeve

Evde çalışma, işverenin verdiği işi işçinin kendi evinde veya başkaca bir yerde görmeyi üstlendiği çalışma biçimidir. Evde çalışma, eskiden beri özellikle tekstil, konfeksiyon, reklamcılık, çeviri ve programcılık gibi çalışma alanlarında uygulanmaktadır. Koronavirüs salgının etkisi ile birçok farklı iş alanlarındaki işyerleri de evde çalışma uygulamasına geçmiştir.

Bilgisayar ve teknolojinin imkân verdiği diğer bir çalışma şekli de uzaktan çalışmadır. Uzaktan çalışma, işçinin işveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş görme edimini evinde veya teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı bir çalışma biçimidir.

İş organizasyonu içinde yer alan evde veya uzaktan çalışanlar açısından işçi-işveren ilişkisi devam etmekte ve bunlara iş mevzuatının uygulanmasında herhangi bir sakınca yok iken; söz konusu kişilerin işyeri dışında çalışmaları nedeni ile iş mevzuatının bazı hükümlülüklerinin uygulanmasında güçlükler yaşanabilmektedir. Önemle belirtmek isteriz ki, işverenin işçiyi gözetme borcu evde veya uzaktan çalışma durumlarında da devam etmektedir. Hatta, yayılma hızı oldukça yüksek olan ve etkilerini küresel ve bölgesel olarak yoğun bir şekilde hissettiğimiz Koronavirüs salgını karşısında, imkan dâhilinde olmasına karşın evde veya uzaktan çalışma uygulamasına geçmeyen işverenler için, işçiyi gözetme borcuna aykırı hareket edip etmediği sorusu tartışılabilecektir.

İşverenler, evde veya uzaktan çalışma uygulamalarında da almak olanağına sahip bulunmadığı önlemler dışında kalan tüm iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak durumundadır. İşverenler, işçileri bu konuda bilgilendirmeli ve eğitmeli, makine koruyucuları ile kişisel koruyucuları eksiksiz sağlamalıdır. Ancak iş güvenliği kurallarının uygulanmasını sürekli denetlemek ve izlemek zorunda olan işverenlerin evde ve uzaktan çalışmaların niteliğinden dolayı bu konuda bir denetim yapma imkânları oldukça sınırlıdır.

İşverenlerin, evde veya uzakta çalışma durumlarında iş kazalarında sorumlu tutulabilmeleri için iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekecektir. Yani, evden veya uzaktan çalışan işçinin yaşadığı her kaza iş kazası olarak nitelendirilmez. Evde veya uzakta, işveren için yapılan iş nedeni ile bir kaza meydana gelirse bu durum iş kazası olacaktır. Ancak burada belirtmek gerekir ki, ev çalışmalarının veya uzaktan çalışmaların niteliği gereği işverenlerin bazı önlemleri alma olanaklarına sahip bulunmamaları veya iş kazalarının oluşumunda işçinin kusuru işverenin tazminat sorumluluğunu azaltacak veya ortadan kaldıracaktır.

Bu aşamada belirtmek isteriz ki Yargıtay’ın 2018 tarihli bir kararında[1] “Yasada iş kazası, sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlandığından, olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi mümkündür. Yani, iş kazası ani bir olay şeklinde ortaya çıkıp, buna bağlı olarak zarar, derhal gerçekleşebileceği gibi, gazdan zehirlenme olayında olduğu şekilde etkileri daha sonra da ortaya çıkabilir. Sonradan oluşan zarar ile olay arasında uygun illiyet bağı bulunması koşuluyla olay iş kazası kabul edilmelidir. Yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme ,sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir (HGK 2009/21-400 Esas,432 Karar). Somut olayda, tır şoförü olan davacı murisinin 26.11.2009 tarihinde davalı işveren tarafından Ukrayna'ya sefere gönderildiği,11.12.2009 tarihinde Türkiye'ye giriş yaptığı, Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna'ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır…” şeklinde belirtilmek suretiyle domuz gribine bağlı olarak meydana gelen ölümü iş kazası olarak değerlendirmiştir.

Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık da meslek hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Covid-19 virüsünün henüz oldukça yeni olması sebebi ile bu hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmayacağı hakkında net bir yorum yapmak henüz mümkün değildir. Ancak, somut olay özelinde değerlendirmeler yapmak gerekecektir. Örneğin; COVID-19 ile mücadelede sağlık çalışanlarının işlerini yaparken hasta ile temas sonucu hasta olmaları ve yaşamlarını kaybetmeleri, de oldukça dramatik kayıplara yol açmaktadır. Sağlık çalışanlarının işin yürütümü esnasında ve hastanelerde, sağlık olacaklarında hastalığa yakalandıkları açıkça belirlenebiliyor ise, olayın iş kazası/meslek hastalığı olarak tanımlanması gündeme gelebilecektir. Bu kapsamda, Koronavirüs ile mücadele ettiğimiz bugünlerde bir sağlık çalışanının Covid-19’ a yakalanması nedeniyle hastalanması veya vefat etmesi olayında, bu durum, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uyarınca iş kazası/meslek hastalığı olarak değerlendirilebilecektir.

Hizmet akdi ile çalışmamakla birlikte, ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular hakkında da, iş kazası ve meslek hastalığı hükümleri geçerli olacaktır.

Malzeme ve iş araçlarının işveren tarafından sağlanması durumunda, işçi bunları gereken özeni göstererek kullanmak ve bu konuda gerektiğinde hesap vermek, iş bittiğinde kalan malzeme ve iş araçlarını da işverene teslim etmekle yükümlüdür. İşçi, işi görürken kendisine teslim edilen malzemelerin veya iş araçlarının bozuk olduğunu fark ederse, durumu derhal işverene bildirmeli ve işe devam etmeden önce işverenin talimatını beklemelidir. İşveren tarafından gerekli önlem ve tedbirler alınmadığında, malzeme veya iş araçlarından kaynaklı kazalar veya yaralanmalar da iş kazası olarak değerlendirilebilecektir.

  1. Değerlendirme

Covid-19’un yayılma hızı ile dünya ve ülkemizdeki seyri dikkate alındığında, işverenin işçiyi gözetme borcu kapsamında, fiili çalışmanın devam ettiği işyerlerinde çalışanlara bu hastalığa ve yayılımına karşı bilgilendirme yapılması, dezenfektanların temini, maske ve eldiven temini ve kullandırma zorunluluğu, hijyen kurallarına çalışanlar tarafından uyulup uyulmadığının gözlemlenmesi ve gerektiğinde ek önlemlerin alınması, çalışanların periyodik muayenelerinin arttırılması, zorunlu olmadıkça yurt dışı seyahatlerinin ertelenmesi ve seyahatten gelen çalışan özelinde karantina sürelerine riayet edilmesi, evden çalışma imkanı bulunan bir iş için çalışanın yazılı onayı ile birlikte çalışma düzeninin buna göre değiştirilmesi gibi hususlara dikkat edilmesi işverenler açısından önemlidir. Olası bir uyuşmazlık sürecinde, Yüksek Mahkemelerin, işverenlerin sorumluluklarını geniş yorumladıkları unutulmamalıdır.

Örnek vermek gerekirse, ülkemizde Covid-19 vakıasının görüldüğü tarih itibarıyla işyerinde fiili tüm çalışmayı durdurarak  çalışanlarının evde kalmaları yönünde telkinde bulunan işverenin, herhangi bir çalışanının Covid-19’a yakalanması olayının iş kazası olarak nitelendirilemeyeceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Başka bir örnekte, evde çalışma uygulamasına geçen işverenin, çalışanlarının evden dışarı çıkmamalarına rağmen Koronavirüse yakalanmalarının işin yürütümü esnasında gerçekleşmiş olması durumunda iş kazası olarak nitelendirilmesi mümkündür. Bu durumda işverenler tarafından kaçınılmazlık, kusur izafe edilmesinin imkânsızlığı gibi hususlar çerçevesinde savunma yapılabilecektir. Yine, insanların bir arada bulunduğu market, hastane gibi yerlerde çalışanlara maske, eldiven ve sair teçhizat sağlanmaması durumunda işverenin sorumluluğuna gidilebilecektir.

Sonuç olarak, tüm dünyayı etkisi alında alan Covid-19 pandemisi iş sağlığı ve güvenliği anlamında da etkilerini göstermektedir. Evde çalışma veya uzaktan çalışma durumlarında veya işyerinde çalışmaların fiilen devam etmesi hallerinde, somut olay özelinde bir değerlendirme yapılacağı ve kazaların, iş kazası veya bulaşıcı meslek hastalığı olarak tanımlanabileceği, ancak her olay özelinde sorumluluk hukuku ve işverenin objektif kusurunun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekecektir. İşverenlerin zararlardan doğacak sorumluluğu kusurları oranında olacaktır.